14 Haziran 2012 Perşembe

  Bitirme tezimi verdiğimin ertesi günü İstanbul'a doğru yola çıktık. Ertesi sabah hayatımda ilk defa iş görüşmesine gidecektim. İçimde en ufak bir his bile yoktu. Biraz buruktu sanırım yüreğim. Başka türlüsünü hayal etmişken kontrol edilemez bir şekilde hayatıma yön verememek canımı acıtıyordu. Cuncur'la birlikte yüksek lisans yapacaktık, bir önceki sene Amerika macerasının dönüş yolunda ayrılık fena koyduğu için bu kararı vermemize sebep oldu. Cuncur okulu bitirmiş benimse bir yılım daha vardı, oysa o yıl benim yanıma gelmektense askere gitseydi belki hayata bu kadar zorlu başlamazdık. Cuncur okulu bitirmeme 6 ay kala yanıma geldi, yanıma gelmesi için düğüne daha çok varken nikah kıydık. En azından orada kaldığımız süre boyunca oturum alır ve sigortası ödenerek askerliğini bedelli yapabilir diye düşünmüştük. Ama evdeki hesap çarşıya uymadı. Rica minnet iş bulduğumuz ama senelik oturum alamadığımız için sigortalı olamadı. Tesadüf bu ya birde iş görüşmesine çağrılınca dönme kararı aldık. İşe kabul edilirsem yüksek lisans hikayesi kapanarak temelli dönecektik. İş görüşmesi için hiçbir hazırlık yapmadığım dahası stresten kilo aldığım için üzerime giyecek kıyafetim bile yoktu. Zaten iyi bir üniversiteden mezun olamadığım için yeterince özgüvensizdim. Kimsede inanmıyordu zaten işe kabul edilebileceğimi. Herkesin nasıl şaşırdığını ve aynı zamanda nasıl gurulandığını hatırlıyorum...
  Bugün işe başlayalı tam tamına 2 yıl 11 ay 14 gün oldu. O kapıdan içeri girdiğimde bütün o gürültüler, koşuşturmalar o kadar heyecan verici görünüyordu ki biraz önce indiğim serviste olanları bile unutmuştum. Halbuki daha servise bindiğim an anlamlıydım çok zorlu bir yol olacağını... İlk günkü heyecan işte, acemilik diyelim:) Servise bindim, iki dirhem bir çekirdek hazırlanmış ilk iş günümün nasıl geçeceğini düşünüyordum. Mecnun'un yerine oturmuşum, nereden bilebilirim ki daha önce hiç çalışmamış bir servis aracına dahi binmemiştim. Arka koltuktan bir el omzuma dokundu, herkes yerini bilsin burası benim yerim diye... Ne diyeceğimi şaşırdım, kem küm ederek tamam dedim. Sonuçta daha kimseyi tanımıyordum cevap vermek istemiş ama çok boşboğaz olduğum halde iç sesim sus demişti. Halbuki sanki babasının tapulu malı o koltuk, gerçi bugün biri benim yerime otursa bende sinir olurum heralde... Yılların getirdiği alışkanlık mı ya da bende onlar gibi olmaya mı başladım hiç bilmiyorum. Zaman geçtikçe serviste oturduğun koltukta bile hak iddia edebiliyormuş insan. O gün sinir olduğum ama bugün tekar gözden geçirdiğim bu olaya şimdi daha anlayışla bakabildiğime şaşırıyorum... 2 ay boyunca masam bile olmadı, üretim de takıl öğren ürünleri dediler. Oysa çarşamba günü iş başı yapabilirsin dediklerinde çarşamba günü oraya gittiğimde masanı daha hazırlamadık en iyisi seni pazartesi iş başı yaptıralım dediler. O masa pazartesinden tam 2 ay sonra hazırlandı... Annemlerle son kez başbaşa yapacağım tatile bu yüzden gidemedim. Nasıl üzülmüştüm, tatil yapmadan işe başlamayayım diye Cuncur'un teyzesinin yazlığına içim burkularak gittim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder