28 Haziran 2012 Perşembe

Rol yapmak kim ben kim:) Neden herşeyi bu kadar uçlarda yaşıyorum?Üzüntümü sevincimi... Akşam ne kadar kaçmaya çalışsam da en sonunda annem bize geldi. Tabii bende surat beş karış. Neden haklı olduğum halde hep kendimi haksız yapıyorum? Neden en son söyleyeceğim şeyi ilk olarak söylüyorum? Dün akşam çok ağladım, meğer ne kadar çok şeyi içime atmışım. Kıskanmıyorum, neden kıskanayım ki kardeşimi? Ama anlayamıyorum param olsaydı bile bi çocuğuma yapamadığım şeyi diğerine yapar mıydım? Çok kırgınım hayata, kocama, aileme... Cuncur çok kötü şeyler söyledi, kalbimden kötülük akıyormuş, kıskançlık bürümüş heryanımı bakışlarım bile değişikmiş. En yakınımdaki, tüm yaşadıklarımın en yakın şahidi bunları bana söyleyen. Neye, kime inanacağımı şaşırdım.
Babam çok kırılıyormuş, beni cıvıl cıvıl görmek istiyormuş... En ağırı ne biliyor musun, babam benim sığınacak tek dalımdı... Annem bi de diyor ki baban da gelecekti, ama benim suratımı çekemezmiş. İçimden vay be dedim tabii bana da alınsaydı araba bende süper neşeli olurdum o zaman o suratımı beğenirdi. Şimdi hoşuna gitmeyecek bir surat görecek ve tabii çekemez. Hayat bu kadar basit işte, herşey kadın ve erkek olmakla orantılı...
Herkes ayrı kandırıyor beni, iki güzel laf duyuyorum ağzım kulaklarıma varıyor. Sözde Haziran ayında iş kuracaktı babam, başına da beni koyacaktı.  Annem de o kadar da yalvarmıştı, biraz kendime güvenmeliymişim... Ne oldu inandım, yapabilirim dedim, işten gelen terfiye de burun kıvırdım.
Ne anlatsam ne yazsam bilemiyorum, belki herşeyi abartıyorum ama kalbimin acımasına engel olamıyorum. Doktor araştırıyorum, Cuncur'a göre onun ne faydası olurmuş. Ona göre herşey boş, doktorlar bi tek yaralı olduğunda iyileştirebilir seni. Kalbin yaralı olmasını anlayamıyor. Anlayamadığı gibi de kendim ya da iki kişinin hallemediği sorunları bi psikolog mu halledebilirmiş. Şükretmeliymişim, etrafıma bi bakmalıymışım neyim eksikmiş, açmıymşım açıktamıymışım. Yetermiş bendeki bu isyankar hali. Ben sanki böyle olmak istiyorum, bende mutluluk istiyorum herkes gibi... Bende mutlu olmak istiyorum...

27 Haziran 2012 Çarşamba

Akşam eşim söylemişti ama nedense ihtimal vermemiştim ya da inanmak mı istemedim? Bir iki saat önce kardeşim aradı kırmızı arabaya mı bej arabaya mı binmek istersin diye? Dedim benim arabam var. Hani duyan 27 yaşında koskoca kadın kardeşini kıskanıyor diyecek. Belki de öyle... Kimse bana bişi sormadı, kimse bişi danışmadı insanın zoruna gidiyor nedense, sadece rengi sormak için mi aranıyorum? En başta gücenikliğim bu yüzden. Hiç bi zaman araba almasınlar da demedim ama önce bi üniversiteye yerleşseydi. Ortamı öğrenseydi, bi kaç zaman sonra orta halli bir araba alabilirlerdi... Ama dün liseden mezun olmuş çocuğa bugün gidip sıfır son model araba alınılmasına bozulurum.
Bana yardım etmediler diyemem bana da güçleri yettiğince el uzattılar da o zaman bu kalp kırıklığım neden kaynaklanıyor anlayamıyorum. Biraz kırgın, biraz üzgün biraz bombok durumdayım:(( Geldi mi neden herşey üstüste geliyor? Geçmişi deldikçe hep kanatacak şeyler çıkıyor. Şimdi benim kendimi toplayıp kardeşime aileme en muhteşem, sevindirik pozlarımı takınmalıyım. Nasıl olacak o hiç bilmiyorum:((

26 Haziran 2012 Salı

Dün akşam kardeşimin liseden mezuniyeti vardı, insan bi garip oluyomuş. Küçücük kardeşim büyümüş koca delikanlı olmuş... Hayata atılmaya hazırlanan bir sürü gencin heyecanları, mutlulukları içimi burktu... Bi zamanlar bende böyle miydim? Nedense hiç böyle heyecan içinde olamadım... Lise balosuna giderken babamın başkasının arabasını ödünç alması zoruma girmişti. Meğerse arabayı kimseye söylemeden satmış... Neden içimde hep eksiklik duygusu var? Kendi lise mezuniyetimde böyle heyecanlar yerine acaba ne olacak, babam toparlayabilecek mi demekle meşguldüm... Zor zamanlardı... Az önce annemle konuştum, nasıl organizasyondu ama dedi:) Güzeldi tabii, içinde para olunca herşey güzel olmaz mı? O kadar para döküyorlar en azından velileri memnun edecek bişeyler hazırlamaları gerekir değil mi?
Annem bi ara seninle konuşmam lazım dedi, nedir bu sendeki hep bir mutsuzluk hali, dün akşam yüzün hiç gülmedi... Onlara göre kardeşimi kıskanıyorum... Oysa geçmişe dönük pişanlıklarım var benim, yapamadıklarım, yaşayamadıklarım... Bende isterdim tabii kardeşim gibi güzel bir okuldan mezun olabilmeyi, olmadı o zamanın imkanları öyleymiş. Şimdi ben bana niye yapmadınız mı diyeyim? Diyemem, bana da yaptılar ellerinden gelen en iyisini. Ama sadece isterdim annemin geçmişi bu kadar çabuk unutmamasını... İçimde bi burukluk olduğunu anlamasını isterdim. Beni biraz daha iyi tanımasını, neyi yapıp neyi yapamayacağımı bilmesini isterdim. Başkalarının çocukları ile kıyaslamamasını herkesin sayısalcı olamayacığını bilmesini isterdim... Bana hava atar gibi nasıl organizasyondu dememesini isterdim. Şimdi yanlış bir meslekte sanki hayatın tüm yükü üzerimdeymiş gibi hissediyorum... En büyük suçlu yine benim, demekki ben kendimi iyi tanıyamamışım... Ne istediğimi bilseydim kimse bana zorla bişey yaptıramazdı! Hayatta ne istediğini bilmemek çok kötüymüş. Öğrendim ki insanın hedefi olmalı hayatta, bi hedefe odaklanmadığın sürece hata yapma olasılığın daha yüksek. Akışına bıraktığın zaman oradan oraya savrulup gidiyormuş insan...

21 Haziran 2012 Perşembe

Yazmak güzel de bir türlü elim gitmiyor nedense. Yazacaklarımla yüzleşmekten korkuyorum belki de... Kendimi hiç bu kadar çaresiz ve karanlık hissetmemiştim. Yolun yarısına yaklaşırken sevmediğim bir işte ve sevmediğim insanlarla yaşayıp gitmek beni öldürüyor. Hayatı nasıl toz pembe görmüşüm hala inanamıyorum kendime. Oysa orada okurken ne boş şeylere kafa yormuşum demeden edemiyorum. Acaba bundan 10 yıl sonra bu durum için de böyle mi yorumlayacağım kendimi?
Ben kendi derdime gömülmüşken kocam da kendi derdinde tabii. Biz çok sevmiştik birbirimizi, ben o kadar çok sevmiştim ki bir daha onsuz nefes alamayacağımı düşünmüştüm. Ama insan ne kadar severse sevsin bi yerde kopuyormuşsunuz. Zaman ilerledikçe insan da değişiyor, farklı şeylerden hoşlanıp, farklı şeyler yapmak istiyor. Bu sıralar onun tek derdi çocuk yapmak. Oysa ben hiç hazır değilim, kendimi bi raya oturtamazken bi çocuk dünyaya getiremem.
Eşim diyor ki hiçbi şeyden mutlu olmuyormuşum, adeta kendimi mutsuz etmek için çabalıyormuşum. Onun tuzu kuru tabii ki, bilmiyor ki beni, anlamıyor belki de anlamak işine gelmiyor... Diyorum ona kendini benim yerime koy, koyuyor tabii:) Dinle bak diyor; bi işin var kimse neden oturuyosun demiyor, maaşını zamanında alıyorsun, cumartesi pazar çalışmıyorsun, sigortan filan ödeniyor, ee daha ne olsun... Sanki herşey bunlarla bitiyormuş gibi. Diyorum ona 3 yıldır buradayım iş değiştirsem artık acemi değilim, ne öğrendin deseler ne diyeceğim? Ne yaptın deseler, boş boş oturdum mu diyeceğim? Ben oturmak değil çalışmak istiyorum, bişeyler öğrenmek istiyorum. Kendimi başarısız hissediyorum ve bu beni çok mutsuz ediyor. Yaptığım işle birlikte mutlu olmak ve bişeyler başarabildiğimi görmek istiyorum.
Peki ne yapmak istiyorsun diyor cevap veremiyorum. Tek bildiğim kötü kalpli ve egosu tavan yapmış insanlarla birlikte çalışmak istemediğim. Buradan gitsem farklı mı olacak sanki? Benim bi an önce yolu daha fazla uzatmadan ne yapmak istediğime karar vermem gerekiyor.

14 Haziran 2012 Perşembe

  Bitirme tezimi verdiğimin ertesi günü İstanbul'a doğru yola çıktık. Ertesi sabah hayatımda ilk defa iş görüşmesine gidecektim. İçimde en ufak bir his bile yoktu. Biraz buruktu sanırım yüreğim. Başka türlüsünü hayal etmişken kontrol edilemez bir şekilde hayatıma yön verememek canımı acıtıyordu. Cuncur'la birlikte yüksek lisans yapacaktık, bir önceki sene Amerika macerasının dönüş yolunda ayrılık fena koyduğu için bu kararı vermemize sebep oldu. Cuncur okulu bitirmiş benimse bir yılım daha vardı, oysa o yıl benim yanıma gelmektense askere gitseydi belki hayata bu kadar zorlu başlamazdık. Cuncur okulu bitirmeme 6 ay kala yanıma geldi, yanıma gelmesi için düğüne daha çok varken nikah kıydık. En azından orada kaldığımız süre boyunca oturum alır ve sigortası ödenerek askerliğini bedelli yapabilir diye düşünmüştük. Ama evdeki hesap çarşıya uymadı. Rica minnet iş bulduğumuz ama senelik oturum alamadığımız için sigortalı olamadı. Tesadüf bu ya birde iş görüşmesine çağrılınca dönme kararı aldık. İşe kabul edilirsem yüksek lisans hikayesi kapanarak temelli dönecektik. İş görüşmesi için hiçbir hazırlık yapmadığım dahası stresten kilo aldığım için üzerime giyecek kıyafetim bile yoktu. Zaten iyi bir üniversiteden mezun olamadığım için yeterince özgüvensizdim. Kimsede inanmıyordu zaten işe kabul edilebileceğimi. Herkesin nasıl şaşırdığını ve aynı zamanda nasıl gurulandığını hatırlıyorum...
  Bugün işe başlayalı tam tamına 2 yıl 11 ay 14 gün oldu. O kapıdan içeri girdiğimde bütün o gürültüler, koşuşturmalar o kadar heyecan verici görünüyordu ki biraz önce indiğim serviste olanları bile unutmuştum. Halbuki daha servise bindiğim an anlamlıydım çok zorlu bir yol olacağını... İlk günkü heyecan işte, acemilik diyelim:) Servise bindim, iki dirhem bir çekirdek hazırlanmış ilk iş günümün nasıl geçeceğini düşünüyordum. Mecnun'un yerine oturmuşum, nereden bilebilirim ki daha önce hiç çalışmamış bir servis aracına dahi binmemiştim. Arka koltuktan bir el omzuma dokundu, herkes yerini bilsin burası benim yerim diye... Ne diyeceğimi şaşırdım, kem küm ederek tamam dedim. Sonuçta daha kimseyi tanımıyordum cevap vermek istemiş ama çok boşboğaz olduğum halde iç sesim sus demişti. Halbuki sanki babasının tapulu malı o koltuk, gerçi bugün biri benim yerime otursa bende sinir olurum heralde... Yılların getirdiği alışkanlık mı ya da bende onlar gibi olmaya mı başladım hiç bilmiyorum. Zaman geçtikçe serviste oturduğun koltukta bile hak iddia edebiliyormuş insan. O gün sinir olduğum ama bugün tekar gözden geçirdiğim bu olaya şimdi daha anlayışla bakabildiğime şaşırıyorum... 2 ay boyunca masam bile olmadı, üretim de takıl öğren ürünleri dediler. Oysa çarşamba günü iş başı yapabilirsin dediklerinde çarşamba günü oraya gittiğimde masanı daha hazırlamadık en iyisi seni pazartesi iş başı yaptıralım dediler. O masa pazartesinden tam 2 ay sonra hazırlandı... Annemlerle son kez başbaşa yapacağım tatile bu yüzden gidemedim. Nasıl üzülmüştüm, tatil yapmadan işe başlamayayım diye Cuncur'un teyzesinin yazlığına içim burkularak gittim.

13 Haziran 2012 Çarşamba